Özgeçmiş:
1983 Ankara/Çankaya doğumlu İlkNur Yıldız halen sürdürmekte olduğu öğretmenlik görevi için Konya'da ikamet etmektedir.
Master eğitimini Uluslararası Türk/Kazak Üniversite'sinde Filoloji Fakültesi Arap dili Öğretimi ve yöntemleri ile Belagati alanında yapmıştır.
Ayrıca Ankara'da Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi'nden mezun olup, Eskişehir Anadolu Üniversitesinde başladığı İlahiyat Fakültesini Sakarya Üniversitesinde Lisansını alarak tamamlamıştır.
Hayatını, çeşitli alanlarda öğrenmeye ve öğretmeye adamış bir eğitimci olarak; Geleneksel Uygur tıbbı ve Mizaç akademilerinde eğitim görmüş, ayrıca günümüz populer ilimlerinden; Bilgisayar destekli Grafik Tasarım, Bilgisayar Proğramcılığı ve İşletmenliği, Satranç ve Abalone gibi mantık ve strateji oyunları alanlarıyla ilgilenmektedir. Grafik Tasarımı ve dizgi alanında pek çok kitap tasarımı projelerinde yer almıştır. Severek ilgilendiği sanatsal faaliyetlere öğretmenliğin yanı sıra Halen hobi olarak devam etmektedir.
Daha önce Diyanet İşleri Başkanlığı, Milli Eğitim Bakanlığında öğretmenlik yapmış, bir dönem, Ankara Büyükşehir Belediyesinden teklif alması üzerine, yıllarca bu kurumlarda da eğitmenlik yapmış bu şekilde her yaş grubu ve eğitim seviyesinde öğrencilerin hayatına dokunabilme fırsatına erişmiştir.
Çok yönlü öğrenme-öğretme merakı ile İnsanlığa ışık olmayı, insan yaşamına dokunmayı severek, zaman zaman kendi bloglarında yazılar yazmaktadır.
بِسْــــــــــــــــــمِ ﷲِالرَّحْمَنِ الرَّحِيم
MÜ'MİNLER KARDEŞTİR . (H.Ş)
Hep birlikte ALLAHIN İPİNE SIMSIKI YAPIŞIN BÖLÜNÜP PARÇALANMAYIN Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize DÜŞMAN! idiniz de Allah gönüllerinizi BİRleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde KARDEŞ oldunuz. Siz bir ATEŞ çukurunun tam kenarında iken, oradan da sizi Allah kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız.". Ali İmran ﴾103﴿
Ayeti Kerimenin her satırını ve de satır aralarını SADIRdan dikkatle okuyalım inşaallah.!
Bugün Filistine, Doğu Türkistana küffar rahatlıkla zulum edebiliyorsa en büyük sebebi, bu ayetin tersine davranıp birleşmek yerine ayrıldığımız içindir.
Nefret barındıran kalbe sevgi giremez, Sevgi girmeyen kalp katılaşmış taştan daha soğuktur, sevgi ile ısınmadan Rabbi ile iletişime geçemez.
Tarihin tekerrür ettiği sahnede; bugünün müslümanları arasında da üzülerek söylemeliyim ki, yoğun olarak görülen, fikir ayrılıklarına hoşgörüsüz bir yaklaşım ve neticesinde;
Biz kurtulan fırkayız! diğerleri cehennemlik gözüyle bakmak, çoğu kere birbirini yoldan çıkmak ve küfür ile itham etmek devam ediyor malesef.
İslam hoşgörü dinidir. Dinde zorlama yoktur. Kur'an da; "Eğer yumuşak huylu olmasaydın etrafından dağılıp gideceklerdi." buyurulur peygamber için.
Peygamberimizin yumuşak huyu ve sevgiyle yaklaşımına bedeviler defalarca şaşkınlıklarını dile getirmişlerdir. Rasulullahta buna karşılık olarak; " Allah sizin kalplerinizden merhameti aldı ise ben ne yapabilirim." buyurmuştur.
Bizler bu çağda yeniden birbirine hırçın davranan bedeviler olduk malesef.
Bugün, Müslümanlar olarak Allah için sevip, Allah için buğz etmenin dozunda ve yönünde sıkıntı yaşıyor ve dengeyi kuramıyoruz. Allah için sevdiğimize nadiren rastlarken, çoğumuzun içinde bir diğerine karşı nefret kusma beğenmeme, irdeleme, açık araştırma mevcut malesef.
Bir Hadisi şerifte; "Kişiye, ayıp olarak kardeşinin ayıbını araştırmak yeterlidir." Buyurulur.
İslamda hoşgörüyü açıklayarak devam edelim dilerseniz;
Mü'min, Allah için severken Allah'tan gelen herşeyi sever. Bir gün o beğenmediği, kızdığı insanın Allah'ın rızasına layık güzel bir insana dönüşebileceği, kendisininde bu beğenmez kibirinden dolayı cennetten kovulabileceğini bilir.
Buna göre umut ve korku içerisinde olur daima. Bu ise, kul olarak haddini bilmektir.
Allah için buğz etmek insana olmaz,
Allah yarattıklarına, kulunun kendisinin yerine ilahlık taslayıp gelecek ömürlerini de bilmeden hüküm vermesini etiketlemesini sevmez.
Çünkü kişi burada kibirlenip ilahlık taslamıştır.
Peki, Allah için buğz etmek kişiye olmaz ise neye olur?
Buğz; Çirkin görülen fiile olur. Fiildeki İyilik ve kötülüğe karşı duygu beslenebilir, kişiye karşı değil. Çünkü beşer şaşar, kişi kendininde şaşabileceğini bilir haddini bilerek davranır.
Ancak bu şekilde;
Mevlasına yaklaşabilir, ve ona bilmedikleri Rabbi tarafından sevgiyle öğretilir.
Allah kibredeni ve ilahlık taslayarak hüküm vereni sevmez.
İslam dininde tekfir yasaklanmıştır, çünkü Kur'an suçlamaları yasaklarken hadis rivayetinde; bir kişiyi tekfir edenin kendisinin kafir olacağı buyurulur. Bu hataya sıklıkla, direk sen kafirsin diyerek yapmadığımızı zannederek düşüyoruz genellikle.
Bu durumda şeytan iyi yere dükkan açmış değil mi? Kendisinin cennetten kovulma sebebi olan kibir ve beğenmeme ahlakı üzerine nefsine egosuna uyan milyonları peşinden sürükleyip yanına dost eylemiş bile..
Hasta ve ölüm döşeğinde son nefesini bekleyen bir insan, etrafındakilerin giyimini, saçı sakalını, veya davranışlarını irdeleyebilir mi? Hayır bilakis kendi derdine düşmüştür değil mi?
İşte gerçek samimi mü'min de böyledir,
Kendi nefsinin ölümcük hastalıklarını irdeleyip düzeltmek ve marazlarını iyileştirerek tekamüle ermek, İnsanı kamil olmak ile o kadar meşguldür ki, başkalarının ayıbını çekiştirmek ile uğraşamaz. Görürse bir terslik hayır dua eder, bilmiyorsa nazikçe uyarır anlatır. Fakat Hüküm verme hakkına sahip değildir.
Akıllı ve uyanık olabilmek, müslümanların açığını araştırmak yerine kendi nefsimizin açıklarını kollamak ve kendi Tekamülümüze NİYET ederek yoğunlaşabilmek duasıyla..
İlkNur Yıldız
