Atatürk’ün dediği gibi, Türk milleti çalışkan, zeki ve aynı zamanda cesurdur. Yeter ki Türk insanına güvenilsin, yol gösterilsin. Bizim insanımız yöneticilerine güvenirse en zor şartlarda bile zorlukları aşar, harikalar yaratır. Çanakkale ve Kurtuluş Savaşları böyle başarılmadı mı? Tam ümitler bitti hatta mandacılık görüşmeleri bile başlamıştı ki Atatürk bu millet hiçbir zaman sömürge olmamıştır, sömürge olmaktansa yok olmak daha iyidir der yani, milletine hitaben “Ya istiklal ya ölüm” sözünü söyler ve milletimizde yokluklar içerisinde de olsa birlik beraberlik içerisinde iman gücüyle savaşır ve mutlu sona ulaşır. Yine 1930’ lu 1940 lı yıllarda uçak sanayini kurmuşuz ancak sonraki yıllarda emperyalist güçler bizim gelişmemizi engellemek için her yolu denemişler ve başarılı da olmuşlar bize uçakları, otomobilleri ve diğer bazı önemli ürünleri, silahları daha ucuza verebileceklerini söylemişler ve neticede bırakın uçağı, otomobili ve silahı en basit ürünleri dahi dışarıdan alır duruma gelmişiz.1950’li yıllarda Kore savaşı başlar, bizim askerlerimiz de Nato askeri olarak Güney Kore’nin yanında savaşa katılmıştır. Oradan dönen askerlerimizin anlattıklarına göre Güney Kore o zamanlar az gelişmiş bir ülke konumunda binalar derme çatma, sanayi yok denecek kadar azmış ve ekonomik yönden bizden geriymiş fakat bu Kore Savaşından sonra Güney Kore çok hızlı bir gelişim sürecine girer ve neticede kendi uçağını, otomobilini, ağır sanayini ve her türlü silahını üretir hale gelir ve şu anda dünyanın sayılı gelişmiş ülkeleri arasına girer. E…biz ne yaptık sanayi atılımını bırakınca bırakın uçağı, otomobili yapmayı, toplu iğneyi bile dışarıda alır duruma düşmüşüz.
Bir millet ağır sanayi alanında geri kalırsa bunun bedeli çok ağır olur. Uçağı dışarıdan ucuza alabiliriz ancak yedek parça ihtiyaç olduğunda onu nereden alacaksın? Tabi ki dışarıdan, onlar da ya vermezlerse ne olacak? O güzelim uçaklar havalanamayacak, görev yapamayacak. Nitekim Kıbrıs Savaşı’nda uçakların yedek parçalarını ABD’den alamadık, bize Kıbrıs’a girmesinler diye silah ambargosu uyguladılar ve çok zor günler yaşadık. Daha birkaç sene öncesine kadar keşif ve görüntü almak amacıyla kullandığımız ihaları (insansız hava uçaklarını) İsrail’den bin bir minnetle paramızla aldığımız ihaları hatırlayalım, ihaları alıyorduk ancak terör koordinatlarını İsrail belirliyor ve kasıtlı olarak terör yuvaları yerine uçaklarımız yanlış koordinat nedeniyle bombalarını dağlara taşlara bırakıp geliyorlardı. Terör de bu nedenle azdıkça azıyordu. Çok şükür şimdilerde Aselsan’da ve diğer savunma sanayilerinde hem insansız hava uçaklarını hem de silahlı ihaları yapıp başarılı bir şekilde kullanıyoruz. Bunun yanında mühendislerimiz her türlü caydırıcı silahları yapar hale geldiler. Silah sanayinin geliştirilmesinin önemini Afrin harekatında görüyoruz, burada kullandığımız silahların yüzde doksanı yerli üretim. Silahlarımızın büyük bir bölümünün yerli olması başarıda büyük rol oynuyor. Bu yerli ve etkili silahlar Mehmetçiğimizin iman ve cesaretiyle birleşince karşısındaki düşman yenilgiye uğramış oluyor. İnşallah yakın gelecekte her türlü silahımızı, uçağımızı ve otomobilimizi yaparak kimseye muhtaç olmadan çağdaş ülkeler arasında yerimizi alırız.
Kısaca Türk insanına, Türk mühendisine imkan ve güven verilirse başaramayacağı hiçbir iş yoktur.
Mehmet Akif’e sorarlar tekrar bir İstiklal Marşı yazsanız nasıl yazardınız diye O da çok manidar bir cevap verir: ”Allah bir daha bu millete istiklal marşı yazdırtacak günler yaşatmasın ”der. Tarihin tekerrür etmemesi için her alanda kültürümüzü ve sanayimizi geliştirelim. İçimiz dışımız düşman dolu, gaflet içinde olursak bizi bir kaşık suda boğarlar. Yunanistan bile efelenmeye başladı, Yunan Cumhurbaşkanı geçenlerde gerekirse atalarımızın yaptığı gibi Türkiye’yi işgal etmek için seferber oluruz diye demeç veriyor. Su uyur düşman uyumaz derler onun için daima uyanık olalım, birlik beraberlik içinde olalım, her alanda güçlü olalım. Unutmayalım bir başka Türkiye yok!
10.03.218